3 Mart 2015 Salı

Kadın Özgürlüğünün Erkeklere Yansıması

"20 Yıllık evliliğim süresinde bir tokadını dahi yememiştim, ne olduysa işe girdikten sonra oldu. İşe girdiğim için daha bir özenli giyinmeye ve kendime bakmaya başlamıştım. Eşim ise kıyafetime, giyimime her şeyime karışmaya başlamıştı. Her yerde yanımda olmak istiyordu. Bir akşam onun konuşmadığı ablamı ziyaret edene kadar ondaki değişikliği fark edememiştim. Eve gece 24:00 sularında geldim, zili çaldım ama duyan olmadı. Kapı kilitliydi, evim alt katta, kırık olan mutfak camından içeri elimi sokup pencereyi açtım ve eve girdim. Pijamalarımı giydim ve yatağa uzanırken  "uyudun mu, zili duymadın" derken havada yüzüme doğru uçan bir tekme gördüm. Yere düşmüşüm, ne olduğunu anlamaya çalışıyordum, evime hırsız mı girmişti? Bu arada karnıma sürekli tekmeler savruluyordu, sonra iki güçlü kol beni havaya kaldırdı ve kafamı duvara çarpmaya başladı. İşte o zaman gördüm yüzünü. Yirmi yıllık kocamdı karşımdaki. Bir, iki , üç. Kafamın arkasında yapışkan bir ıslaklık. Bayılmışım. Kendime geldiğimde donmak üzereydim. Kapının önüne öylesine atmıştı beni, üzerimde pijamalar, ayaklarım çıplak. Ağabeyimin iki kilometre uzaklıktaki evine nasıl gittiğimi hatırlamıyorum. Gecenin o saatinde şaşkınlıkla kapıyı açtıklarında konuşamıyordum. Dilim tutulmuştu."

Korkunç bir hikaye değil mi? Ama maalesef ki gerçek. Yıllardır kıt kanaat geçindikleri küçücük yuvalarında öyle dişe dokunur bir sorunları olmamıştı. Eşi iyi bir adamdı. Hele şiddete hiç maili yoktu. Peki ne olmuştu da birden bire canavara dönüşmüştü o mülayim adam.  

Bir önceki yazımızda kadınların 40 yaşından sonra özgürlüğe nasıl da kanat açtıklarını yazmıştık. Bu yazımızda da kadınların özgürlük adına yaşadıklarının erkekler üzerindeki yansımalarına bakacağız.


Özgürleşen kadınların bu yeni durumu erkeklerin pek de hoşuna gitmez.
Bu güne kadar kendisini evine, erkeğine adayan kadının ilgi alanları değişmiş ve
kendisine daha çok önem vermeye başlamıştır. Erkek bu duruma hiç de alışık değildir.
 Evde işler aksar, erkeğe daha çok sorumluluk düşer. Gömlekler zamanında ütülenmez,
yemekler hep alelacele hazırlanır. Yavaş yavaş sızlanmaya başlar erkek.
"Bize ayıracağın zamandan çalıyorsun." der sonunda.

Evde kadın çalıştıracak isen sen neden çalışıyorsun ki?
Çalışan bir kadının evinde yardımcı kadın çalıştırması erkeğin garibine gider. Çalışmanın bir özgürlük olduğunu sadece para kazanma anlamını taşımadığını anlar ama kabul etmek istemez.

Ne oldu da saçının rengini değiştirdi, Daha güzel giyiniyor, Makyaj bile yapıyor artık...!
İşte bastırılmış duygular ve korkular konuşmaya başlar iç dünyada. Ya başka birisi varsa? Kıskançlık duygusu kemirmeye başlar içini erkeğin.

Hayır demezdi hiç. Yoksa beni beğenmiyor mu?
Bu dönemlerde andropoz sendromları ile mücadele etmekte olan erkek, eşinin "hayır" ları karşısında iyice öz güven kaybına uğrar.

Bu güne kadar bizzat annesi tarafından yani bir kadın tarafından kadınlığın böyle bir şey olmadığı anlatılmıştır ona. Kadın zayıftır, erkeğin omurgasından yaratılmıştır. Kadın erkeğin mutlu edilmesi için ona gönderilmiş bir armağandır. Kadın dediğin evinde, yuvasında, çoluğunun çocuğunun başında olmalı. Kadın kısmı yanında beyi olmadan dışarı çıkmamalı, kocasının bir dediğini iki etmemeli, eli hamurda bile olsa eşi çağırdığında koşmalı vb.  öğretilerle gelmiştir bu güne.

Baştaki hikayemize dönelim. Karısını öldüresiye döven adamın mahkemede söylediği söz açıklıyor aslında her şeyi. " Elim hep havadaydı zaden, ama hangi gün ineceğini kestiremiyordum. Kısmet bu güneymiş."

Bu yaşına kadar toplum tarafından kişiliğine işlenmiş olan öğretilerle bugünün modern dünyasında kendisine biçilmiş olan rolü arasında sıkışmış olan erkek toplum baskısını ve geleneğini seçmiş ve elini sonunda indirmiştir.

Ve gazetelerin 2.sayfalarında ve televizyon kanallarında akşam haberlerinde önemli yer tutan kadına şiddet haberleri, kadın cinayetleri.  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder